Euro 2008'in Müslüman futbolcuları
Paz Haz. 29, 2008 12:10 pm
Euro 2008'in Müslüman futbolcuları
29 Haziran 2008 10:24
2008 Avrupa Şampiyonası'nda bir gerçek daha ortaya çıktı. Turnuvaya katılan 16 ülke arasında tek Müslüman ülke Türkiye idi ve bizim 23 futbolcumuzdan 21'i Müslüman'dı.
MEHMET YILMAZ'ın haberi
Yaş itibarıyla Muhammed Ali'nin ağır sıklet boks maçlarını sabaha karşı radyodan dinleyen kuşaktan değilsek de o hikâyelerle büyüdük.
Türkiye'de bir ABD'li boksörü bu kadar önemli kılan unsurlardan birisi de onun dini inancı idi. Sonradan Müslüman olan bu dev adam sadece Türkiye'de değil Müslümanların yaşadığı bütün ülkelerde hassaten sevilmiş ve saygı görmüştür. Çünkü o dönemde İslam ülkelerinden sportif anlamda kitleleri peşine takabilecek kadar büyük ve dünya çapında sporcular pek çıkmıyordu. Nitekim aynı şey futbol için de geçerli idi. Kabul edelim ya da etmeyelim Türkiye'nin Dünya Kupası ve Avrupa şampiyonalarındaki büyük başarıları bizler kadar Türk-İslam coğrafyasında da geniş yankı bulup, sevince neden oldu. Artık dünya çapında başarılı Müslüman sporcular çıktığı gibi 1990'lı yıllara kadar ezilmiş ve arka planda kalmış olan Müslüman ya da Afrika-Asyalı sporcular kabuklarını kırmaya başladılar. 1990'ların başında George Weah, Yekini, Boli, Abedi Pele, Omam Bıyık, Yeboah gibi Afrika kökenli nadir futbolcuların bulunduğu, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin bile siyahî vatandaşlarına nadiren milli forma verdiği bir ortam vardı. Sonraları Zidane çıktı ortaya ve kendisi çok vurgulamasa da Cezayirli kökleri çokça ön plana çıktı; sosyolojik tartışmalara ve yeni Fransız toplum modeline konu edildi. 1990'ların ortalarından itibaren değişim başlamış ve göçmen alan ülkelerin ikinci hatta üçüncü kuşağına mensup Müslüman/siyahi futbolcuları vitrine çıkmaya başlamıştı. Özellikle 1998 Dünya ve 2000 Avrupa şampiyonu olan Fransız Milli Takımı'nın etnisite ve renk bakımından çok çeşitli olması gözlerden kaçmıyordu ve Almanya bile siyahî bir futbolcuya 2002 kadrosunda yer veriyordu.
Dünya futbolunda hızlı bir devşirme süreci başlarken Müslüman kökenli oyuncuların da doydukları yeri tercih etmeleri durumu ortaya çıkıyordu. Özellikle Fransa, K.Afrika kökenli göçmenler için kendini ispat etme imkânı sunuyordu. Mesela İspanya'da siyahî bir oyuncuya yer verilirken, Almanya'da Polonyalılar, İtalya'da Arjantinli, Portekiz ve Polonya'da Brezilyalı oyuncular forma giydi. Daha da ilginci bizim için de benzer bir hal çıktı ortaya ve Brezilya kökenli Aurelio ile İngiltere doğumlu Colin Kazım milli formayı giydi.
Nihayet 2008 Avrupa Şampiyonası geldiğinde bu gerçek daha açık bir şekilde çıktı ortaya. Devşirme oyuncular çok fazla idi; tıpkı bu yazının konusu olan Müslüman futbolcular gibi. Turnuvaya katılan 16 ülke arasında tek Müslüman ülke Türkiye idi ve bizim 23 futbolcumuzdan 21'i Müslüman'dı. Geriye kalan 15 ülkenin 345 futbolcusundan 19'u daha Müslüman'dı. A grubunda yer alan İsviçre'nin 23 kişilik kadrosunun 5'i İslam'a mensuptu. Türk asıllı Hakan Yakın, Gökhan İnler ve Eren Derdiyok'un yanı sıra Boşnak Eldin Yakupoviç ve Kosovalı Arnavut Valon Behrami de İsviçre'nin Müslüman sporcularıydı. Bir diğer ev sahibi Avusturya'nın ise kadrosunda iki tane Türk kökenli Müslüman sporcusu vardı. Yedek kaleci Ramazan Özcan ile yıldızı parlayan Ümit Korkmaz.
Her şey, ortak bir amaca yönelik
Hollanda'da eşi Faslı olan Robin Van Persie gibi sonradan İslam'la müşerref olan bir futbolcunun yanında Kuzey Afrika menşeli Khalid Boulahrouz ve İbrahim Afellay da forma giydiler. Geçmişte Sabri Lamouchi, Zinedine Zidane, Djibril Cisse gibi Müslüman futbolcuların oynadığı Fransa'nın kadrosunda 5 tane Müslüman vardı. Bunlardan Eric Abidal, Nicolas Anelka ve Frank Ribery sonradan Müslüman olmuş isimlerken Samir Nasri ve Kerim Benzema K.Afrika kökenli oyunculardı. SSCB zamanındaki efsane kaleci Dasaev'in isminin Rinat ve kendisinin Tatar olduğunu 2000'li yıllarda öğrenebilmiş bizler için Rusya kadrosunda yer alan iki Müslüman Tatar'ı keşfetmek şaşırtıcı olmadı. Renat Yanbaev ve Diniyar Bilyanetdinov...
İsveç'te ise birisi kesin diğeri tartışmalı iki Müslüman futbolcu vardı. Yedek kaleci Rami Shabaan, isminden de fark edileceği gibi bir Müslüman ve Mısırlı. Zlatan İbrahimoviç ise kesin ve net olmamakla birlikte Müslüman bir başka oyuncu olarak kabul ediliyor. Turnuva boyunca Müslüman futbolcuların yaşadıkları ülkenin futbol takımına uyum sağladıkları ve ortak bir amaç için diğer futbolcu arkadaşlarıyla birlikte mücadele ettikleri görülürken futbolun renk, dil, din, millet ayrımı yapmadan insanlığı müşterek bir noktada birleştirebildiğini bir kez daha görmüş olduk.
29 Haziran 2008 10:24
2008 Avrupa Şampiyonası'nda bir gerçek daha ortaya çıktı. Turnuvaya katılan 16 ülke arasında tek Müslüman ülke Türkiye idi ve bizim 23 futbolcumuzdan 21'i Müslüman'dı.
MEHMET YILMAZ'ın haberi
Yaş itibarıyla Muhammed Ali'nin ağır sıklet boks maçlarını sabaha karşı radyodan dinleyen kuşaktan değilsek de o hikâyelerle büyüdük.
Türkiye'de bir ABD'li boksörü bu kadar önemli kılan unsurlardan birisi de onun dini inancı idi. Sonradan Müslüman olan bu dev adam sadece Türkiye'de değil Müslümanların yaşadığı bütün ülkelerde hassaten sevilmiş ve saygı görmüştür. Çünkü o dönemde İslam ülkelerinden sportif anlamda kitleleri peşine takabilecek kadar büyük ve dünya çapında sporcular pek çıkmıyordu. Nitekim aynı şey futbol için de geçerli idi. Kabul edelim ya da etmeyelim Türkiye'nin Dünya Kupası ve Avrupa şampiyonalarındaki büyük başarıları bizler kadar Türk-İslam coğrafyasında da geniş yankı bulup, sevince neden oldu. Artık dünya çapında başarılı Müslüman sporcular çıktığı gibi 1990'lı yıllara kadar ezilmiş ve arka planda kalmış olan Müslüman ya da Afrika-Asyalı sporcular kabuklarını kırmaya başladılar. 1990'ların başında George Weah, Yekini, Boli, Abedi Pele, Omam Bıyık, Yeboah gibi Afrika kökenli nadir futbolcuların bulunduğu, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin bile siyahî vatandaşlarına nadiren milli forma verdiği bir ortam vardı. Sonraları Zidane çıktı ortaya ve kendisi çok vurgulamasa da Cezayirli kökleri çokça ön plana çıktı; sosyolojik tartışmalara ve yeni Fransız toplum modeline konu edildi. 1990'ların ortalarından itibaren değişim başlamış ve göçmen alan ülkelerin ikinci hatta üçüncü kuşağına mensup Müslüman/siyahi futbolcuları vitrine çıkmaya başlamıştı. Özellikle 1998 Dünya ve 2000 Avrupa şampiyonu olan Fransız Milli Takımı'nın etnisite ve renk bakımından çok çeşitli olması gözlerden kaçmıyordu ve Almanya bile siyahî bir futbolcuya 2002 kadrosunda yer veriyordu.
Dünya futbolunda hızlı bir devşirme süreci başlarken Müslüman kökenli oyuncuların da doydukları yeri tercih etmeleri durumu ortaya çıkıyordu. Özellikle Fransa, K.Afrika kökenli göçmenler için kendini ispat etme imkânı sunuyordu. Mesela İspanya'da siyahî bir oyuncuya yer verilirken, Almanya'da Polonyalılar, İtalya'da Arjantinli, Portekiz ve Polonya'da Brezilyalı oyuncular forma giydi. Daha da ilginci bizim için de benzer bir hal çıktı ortaya ve Brezilya kökenli Aurelio ile İngiltere doğumlu Colin Kazım milli formayı giydi.
Nihayet 2008 Avrupa Şampiyonası geldiğinde bu gerçek daha açık bir şekilde çıktı ortaya. Devşirme oyuncular çok fazla idi; tıpkı bu yazının konusu olan Müslüman futbolcular gibi. Turnuvaya katılan 16 ülke arasında tek Müslüman ülke Türkiye idi ve bizim 23 futbolcumuzdan 21'i Müslüman'dı. Geriye kalan 15 ülkenin 345 futbolcusundan 19'u daha Müslüman'dı. A grubunda yer alan İsviçre'nin 23 kişilik kadrosunun 5'i İslam'a mensuptu. Türk asıllı Hakan Yakın, Gökhan İnler ve Eren Derdiyok'un yanı sıra Boşnak Eldin Yakupoviç ve Kosovalı Arnavut Valon Behrami de İsviçre'nin Müslüman sporcularıydı. Bir diğer ev sahibi Avusturya'nın ise kadrosunda iki tane Türk kökenli Müslüman sporcusu vardı. Yedek kaleci Ramazan Özcan ile yıldızı parlayan Ümit Korkmaz.
Her şey, ortak bir amaca yönelik
Hollanda'da eşi Faslı olan Robin Van Persie gibi sonradan İslam'la müşerref olan bir futbolcunun yanında Kuzey Afrika menşeli Khalid Boulahrouz ve İbrahim Afellay da forma giydiler. Geçmişte Sabri Lamouchi, Zinedine Zidane, Djibril Cisse gibi Müslüman futbolcuların oynadığı Fransa'nın kadrosunda 5 tane Müslüman vardı. Bunlardan Eric Abidal, Nicolas Anelka ve Frank Ribery sonradan Müslüman olmuş isimlerken Samir Nasri ve Kerim Benzema K.Afrika kökenli oyunculardı. SSCB zamanındaki efsane kaleci Dasaev'in isminin Rinat ve kendisinin Tatar olduğunu 2000'li yıllarda öğrenebilmiş bizler için Rusya kadrosunda yer alan iki Müslüman Tatar'ı keşfetmek şaşırtıcı olmadı. Renat Yanbaev ve Diniyar Bilyanetdinov...
İsveç'te ise birisi kesin diğeri tartışmalı iki Müslüman futbolcu vardı. Yedek kaleci Rami Shabaan, isminden de fark edileceği gibi bir Müslüman ve Mısırlı. Zlatan İbrahimoviç ise kesin ve net olmamakla birlikte Müslüman bir başka oyuncu olarak kabul ediliyor. Turnuva boyunca Müslüman futbolcuların yaşadıkları ülkenin futbol takımına uyum sağladıkları ve ortak bir amaç için diğer futbolcu arkadaşlarıyla birlikte mücadele ettikleri görülürken futbolun renk, dil, din, millet ayrımı yapmadan insanlığı müşterek bir noktada birleştirebildiğini bir kez daha görmüş olduk.
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz